https://www.facebook.com/tugce.tgc.39

:)

23 Temmuz 2013 Salı

Adana yemekleri diye bir yemek kitabı geçti elime. Değişik yemekler yapmaya meraklı olduğum için bunu da saklamışım. İçinde hem isimleri ilginç olan hem de yapımı ilginç olan bir sürü yemek var. Şu an da ramazanda olduğumuz için ben en basitinden çorbadan başladım. Dışarıda yediklerim hoşuma gitmediği için ezogelin çorbasını evde deneyeyim dedim ve bu kitaptaki tarifi uygulayarak ezogelin çorbası yaptım. İnanılmaz lezzetli oldu. O kitapta yazan diğer yemeklerin de isimleri şöyle:
Ispanaklı dövme çorbası
Acısız Adana kebap
Tahinli lahana dolması
Nohutlu kök ıspanak
Nohutlu patlıcan dolması
Tepsi kebabı- sini kebabı
Taratorlu kıvırcık salata- teretür
Kısır bamya
Bartavit- vartabi
Patlıcanlı zarf böreği
Ispanaklı tahinli börek
Arap kadayıfı
Karakuş tatlısı
Banduma

Acısız Adana kebabı evde yapmak isteyenler olursa diye tarifini de yazayım buraya:
Malzeme listesi:
1,5 kg kuzu but eti(orta yağlı koyun kıymada olabilir)
100-150 gr kuyruk yağı
1 yemek kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı pul biber
1 tatlı kaşığı tuz

Garnitür için:
4 adet orta boy kuru soğan
1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
2 tatlı kaşığı sumak, tuz
1 demet ince kıyılmış maydanoz
2 adet limonun suyu

Yapılışı:
Kebap yapmak için kuzunun hemen hemen her yerini kullanabilirsiniz. Kemiksiz but etini kullanmanızı öneririm. Ama bilmelisiniz ki kebap etine mutlaka kuyruk yağı katılır. İsterseniz kuyruk yağını hiç katmayabilirsiniz ama o zaman kuzu but eti kullanmalı ve kasabınızda çektirip kıyma haline getirtmelisiniz.

Kasapta 2-3 kez çektirip macun kıvamına getirdiğiniz kıymayı, biber salçası, pul biber ve tuzu derin bir kapta yoğurun. Hazırladığınız harcı yuvarlayıp tezgahın üzerine 15-20 kez vurun. Elinizi arada suyu batırarak köfte harcından portakaldan küçük parçalar koparın. Enli yani yassı şişi sol elinizle tutup kıymayı sağ elinizle yassılaştırarak şişe geçirin. Köfte harcının tamamını şişlere geçirip kömür ateşinde her tarafları kızarıncaya kadar çevirerek pişirin. Son olarak, garnitürü hazırlamak için; soğanları yarım şeklinde doğrayın. Üzerine pul biber, tuz, sumak, ince kıyılmış maydanoz ve limon suyunu ekleyip köfte gibi yoğurarak ovun. Domates ve yeşil biberi de ızgarada pişirdikten sonra Adana kebabı; soğan salatası, ızgara domates ve biberle birlikte servise sunun.

Not: eti tezgaha vurup yoğurduktan sonra en az 1 gece buzdolabında bekletmenizi öneririm. Dinlenen et çok daha lezzetli olacaktır.


Afiyet olsun…

Farklı Adana yemekleri tarifleri için buraya bir de link koyuyorum:

21 Temmuz 2013 Pazar


Kardeşimin Hikayesi, Zülfü Livaneli’nin çok yakın bir geçmişte çıkan kitabı. Televizyonda yeni çıkan kitaplar arasında görüp konusunu öğrenince de içimde inanılmaz bir heyecan yaşayıp gidip aldığım kitap. Her kitabı çok severim, ilgiyle okurum ama bazı kitapları almak beni heyecanlandırır. Bu da o kitaplardan biriydi. Çok kısa bir sürede de okudum zaten kitabı.

Genç ve fazla meraklı bir gazeteci kadın ile erken emekli olmuş, herkesten ve her şeyden elini eteğini çekmiş bir adamın hikayesi. Adamın yaşadığı köyde işlenen bir cinayet bu iki farklı insanı bir araya getiriyor. Kitabın adı da bu inşaat mühendisinin gazeteci kadına kardeşinin hikayesini anlatmasından geliyor. Kitap son derece sürükleyici acaba sonra ne olacak diye okuyor insan ve elbette cinayeti işleyen en umulmadık kişi çıkıyor. Kardeşinin hikayesini anlattığı kısım da çok merak uyandırıcı.. kitabın sonundaki karar kısmı her şeyi anlatıyor sadece.
 Bence hem macere hem romantik hem cinayet hem psikolojik kitap okumayı sevenlere hitap etmiş bir kitap. Kütüphanenizde olmalı…

16 Temmuz 2013 Salı

Yavaşça ölür onlar

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları
Yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve
Değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
Girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan
Kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplarin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta ve işte bedbaht olup istikamet
Değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk
Almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler.
                                                                                                              Pablo NERUDA


Fazla söze gerek yok…
David People, Bestekar Sokak’ta nezih mekanlardan biri. Zaman zaman canlı müzik olması da orayı daha eğlenceli bir yer haline getiriyor. Ama nedendir bilinmez buranın çalışanları son derece soğuk ve ilgisiz görünüyor.

Yine de yemeklerinin lezzeti, içeceklerinin kalitesi “iyi ki buraya gelmişim” dedirten cinsten.  

Ayrıca değişik illerde de şubesi olan David People'ın sadece iç mekana sahip değil, ön ve arka da olmak üzere de 2 tane bahçe yeri var.. Temizlik konusunda da hiç bir sıkıntı çekmeyeceğinizi düşündüğüm bu yerde son derece rahat hissedeceksiniz..


Maalesef Ankara'da ki David People'ı bulamadım belki biraz fikir verir diye bu videoyu paylaştım.


Resimde de gördüğünüz gibi bizim Bestekar'daki David People'ımız da işte böyle. fotoğraf yetmez ama gidilip görülmeli.

Gidilip görülüp hoşça vakit geçirilebilecek yerler arasında kesinlikle…

Buradan da uzun uzun inceleyebilirsiniz:
Pizza Time, önceden ayıla bayıla gidip yerdim pizzalarını ama artık hiç de öyle değil…

Birkaç gün önce arkadaşımla dışarıda iftar yapma mecburiyetinde kaldık ve ezan okunmuş olmasına rağmen kendimize bir yer bulamadık. Hamamönü’nde yiyelim dedik ama iftar vaktinde her yer fix menüye geçince ve bize bu olay saçma gelince orada hiçbir yere oturamadık. Üstelik fix menü deyip 2-3 seçenek de sunmuyorlar mecbursun onların getirdiği yemeği yemeye. Neyse baktık orada yiyemiyoruz biz de Kurtuluş’a indik. Tamam dedik Dois’te yiyelim orada da kapıdan girerken daha nahoş bir manzarayla karşılaşınca tam caddenin karşısındaki Pizza Time’a gidelim dedik. Nasıl olsa severim ya ben oranın pizzasını. Koşarak karşıya geçtik ve içeri girdik, herkes bize “neden geldiniz ki?” diyen bakışlar attı. Herkes dediğimde müşteri değil çalışan personel… Zaten tek masa doluydu o da bizim masamız. İlgisiz ve asık suratlı garsonlar arkasından benim özellikle belirttiğim sucuksuz pizza yerine sucuklu pizza. E acelemiz de vardı neyse dedik yemeye başladık. Mantarları yenilesi değildi hepsini ayıkladım. Acı sos istedik, acayip kokulu saçma bir sos geldi. Hiç de memnun kalmadan çıktık.


Pizza Time, pizza yemek için hiç de tercih edilebilir bir yer değil benden söylemesi… 

Yine de merak edenler için:

12 Temmuz 2013 Cuma

Kavak Yelleri (Nilüfer & Feridun Düzağaç)

The Secret (Sır) kitabı Rhonda Byrne tarafından yazılmış ve herkesin okuması gereken bir kitap. Bu kitap “düşündüğünü yaratırsın” mantığıyla yazılmıştır ve içindeki örneklerden hatta kendi deneyimlerimden de etkilenerek söyleyebilirim ki bu son derece doğrudur. Ne düşünürseniz onu hayatınıza çekersiniz. Hatta kitapta buna çekim yasası diyor. Kuantum fizikle de açıklıyor bu çekim yasasını. Tabii ki ben bunu burada açıklamayacağım, çok merak ediyorsanız kitabı alıp okuyabilirsiniz.

Hayatınıza parayı çekmek istiyorsanız nasıl olduğunu düşünmeden çok zengin olduğunuzu hayal edin, o duyguyu yaşayın benimseyin. Bu sadece bir örnek. Hayatınıza aşkı da çekebilirsiniz. Hepsinin başı mutlu olmak tabii.. E durup dururken nasıl mutlu olacağım demeyin sevdiğiniz yerlere gidin, sevdiğinizi filmleri izleyin hatta komedi filmi izleyin, sevdiğiniz müzikleri dinleyin, sizi mutlu edecek ne varsa onu yapın; mutlu olun ve hayatınızı şekillendirmeye başlayın. Üstelik bunu yapmayı denediğinizde kaybedecek hiçbir şeyiniz olmayacak ama inanın kazanacağınız koskocaman bir hayat olacak.

Dünyada herkesin bu kitabı alıp okuyup kendindeki gücü keşfetmesi lazım. Ee ne duruyorsun hadi hemen bu kitaba sahip ol. Kitap okumayı sevmiyor musun? Bu kitabın filmi de var alıp onu izleyip hayatını şekillendirmeye başlayabilirsin.

Hadi hep beraber mutluluğa…

Bu da internet adresi, incelemende fayda var:

http://www.thesecret.tv/

11 Temmuz 2013 Perşembe

Keyif Perisi’ni duymayan yoktur herhalde. Gittiğimiz her restaurant, cafe, sinema ve dahasında kapıdan girerken karşılaştığımız ilk şey. Peki bu Keyif Perisi neden okunur? Kimileri sırf zaman geçirmek için okur, kimileri ise gazete, dergi okur gibi düzenli olarak takip eder bu haftalık yayını.

Uzun yaz günlerinde evde ne yapsam diye orayı burayı karıştırırken bir de baktım ki bir yerlerden aşırdığım Keyif Perisi duruyor masamın üzerinde. Aldım ve okumaya başladım. Okudukça da ne kadar güzel bir yayın olduğunu fark ettim(önlü arkalı, sağlı sollu reklamları hariç; onları sevemedim bir türlü).

Garip ama Gerçek bölümü: burada günlük hayattan ve geçmişten bir sürü ilginç bilgiyi bulmak mümkün. Araştırmaya kalksan zar zor bulabileceğimiz bilgileri buradan bulabiliyoruz. Benim elime geçen Keyif Perisi’nde “Sıkıldık yerli dizilerden Küçük Ev yeniden yayınlansın” başlıklı bir yazı vardı. Muhtemelen çoğunuz okumuşsunuzdur. Doğrusu ben bu diziye yetişebilmiş değilim ama buradan okuduğum yazı karşısında inanılmaz bir merak uyandı ben de; bu diziyi izlemeliyim dedim. Bence hepimiz Lost’u bırakıp bu diziyi izlemeye başlayalım; en azından bir aile anlayışı var. Biliyorsunuz günümüzde (fazla) kalmadı bu anlayış.

Kim Demiş? Ne Demiş? bölümü: burada da hayatımıza damgasını vuran kişilerin (artist, siyasetçi, topçu, popçu, filozof, bilim insanı…) ilginç sözlerine yer veriyorlar. Bazıları gerçekten hayatımıza yön veren sözler oluyor ama bu seferki öyle değildi.

Her şeyi bilen adam “Nuri” bölümü: bu bölümde inanılmaz gerçek saptamalar yapılıyor. Bunları okuduğunda insan kendini bazen aptal hissediyor ama doğruya doğru arkadaş. “Erkeğin az biraz hıyarı makbuldur evladım” yazısına kim yanlış diyebilir ki..

Bil de görelim! bölümü: en sevdiğim bölüm. Sordukları sorulara cevap vermek ve bu soruları bildikçe kendini genel kültür abidesi sananlardanım ben de. İnsanoğlu işte ego düşkünü.

Sinema’da Bu Hafta bölümü: o hafta Ankara’da hangi salonda saat kaçta varsa film buradan bilgi alabiliyoruz. Elimdekinde “Muhteşem ve Kudretli Oz” var.

Hamiyet Falı bölümü: bu kadar doğru, dürüst ve açık sözlülükle yazılan fal görmedim. Teşekkürler Hamiyet Abla.

Aklın yolu bölümü: buradanda çeşitli bilgiler, öneriler almak mümkün. Şansıma bu sıcak yaz günlerine tam uyan bir yazı varmış. “2013 yazı hiç unutulmasın”. 9 tane fikir veriyor. Ben de buraya yazayım da yazın ne yapacağım diye düşünenlere ilham olur belki.
1-      Çıplak ayakla gezin
2-      Firizbi oynayın
3-      Aile arasında “karpuz çekirdiğini en uzağa fırlatma yarışması” yapın
4-      Suyunu akıta akıta yediğiniz kavunun, karpuzun suyunu kolunuza silin
5-      Isıra ısıra domates yiyin
6-      Üstü açık bir cip kiralayıp yakın yerlerde tatil yapan arkadaşlarınızı hafta sonu ziyaret edin
7-      Kafanızı kazıtın
8-      Hortumdan su için
9-      Hamakta uyuyun

Sizden Gelenler bölümü: bu dergiyi okuyup da burada anılarını paylaşmak isteyen muzip arkadaşlarımızın bölümü. Eğlenceli anekdotlar olur.

Kim Bunlar? bölümü: iki ünlünün resmini koyup sıkıysa bilin denen bölüm.

Bu yayını okumayı özlemişim en kısa zamanda herhangi bir cafeye gidip ücretsiz edinmeliyim.

İyi gezmeler, iyi okumalar!

ben pc başından kalkmam nasıl takip edeceğim derseniz de buyurun size link:




Blog açma düşüncesini şimdiye kadar hiç taşımamış olan ben canım arkadaşım Sinem’in güzel teklifleriyle dayanamadım açtım. Teşekkür ederim Sinem J

Bana göre blog açmak 2 dakikalık bir işti ve bir işe yaramazdı. Blog açarken fark ettim ki pek de öyle değilmiş. En zor kısmı başlık bulmakmış. Bu konuda da Ömer arkadaşımla kafa patlattık ama bulamadık. Sonunda nasıl olsa bir ara ilham gelir diye düşündüm ve blog açma işini bir kenara bırakıp kitabımı okumaya karar verdim. Gerçekten de olurunu bırakmak işe yaradı ve The Secret kitabının bir cümlesinden etkilenerek başlığımı buldum. Tabii önce Ömer’e danıştım “olur” dedi. Sonra blogumu açtım ve Sinem’e danıştım. Sinem de beğenince benim blogum resmen kayıtlara geçti.

Bu yazım kendime hoş geldim ve arkadaşlarıma teşekkür ederim yazısıydı. İlerleyen zamanlarda çok daha farklı yazılarla burada olacağım.

Yazıma kitapta okuyup da etkilendiğim cümleyi yazarak son veriyorum:


Hiçbir sınırlamanın zihninize girmesine izin vermeyin.”