https://www.facebook.com/tugce.tgc.39

:)

5 Şubat 2014 Çarşamba

Roman Holiday, Roma Tatili… Hani hep kaçmak istersin her şeyden ve herkesten; yeni yerler, yeni insanlar olsun istersin ya hayatında hatta bu bir gün bile olsa… O bir günü hiçbir şey düşünmeden sadece kafanın estiğini yapıp eğlenip gülerek geçirirsin. Sonra hayatının geri kalan kısmında o bir günü düşünürsün.. İşte Roma Tatili böyle bir film. Audrey Hepburn her şeyden uzaklaşmak isteyen bir prenses ve ona son derece yakışıklı Gregory Peck eşlik ediyor filmde kurtarıcı olarak. Muhteşem bir film. Yalnız filmin sonundaki sürpriz isyan ettiren cinsten…

Filmin konusu şöyle; Modern zaman prensesi Ann, hayatı boyunca katı disiplin ile eğitilmiştir. Genç prenses, mecburen tabi olduğu tüm protokollerden, sosyal rollerden ve süs köpeği gibi davranılmaktan son derece sıkılmış ve hayattan bezmiş durumdadır. Nihayetinde o, altın kafesteki bir bülbüldür. Roma tatili esnasında, bir akşam, isyan ettiğinde sakinleşmesi için saray doktoru tarafından verilen bir sakinleştirici ilacı içtikten sonra, uyumak yerine kaçıp, şehirde küçük bir tur atmaya karar verir. Kaderin bir oyunu sonucu ilaç etkisini, genç, güzel ve tecrübesiz prenses şehre inmeyi başardığında gösterir… Bir bankta sızan Ann’ın yolu, şehrin kötü şöhretli ve çulsuz paparazzilerinden biri olan fırsatçı Joe Bradley ile kesişir. Aslında naif biri olan, Joe, sarhoş sandığı genç kadını gayet asil duygularla, sokakta kalmaması için kendi evine getirmek zorunda kaldığında, hayatının “atlatma haber”inin de ayağına geldiğinden habersizdir… Ertesi sabah Ann, gerçek kimliğini gizler. Tüm şehir genç prensesi aramaya başladığında, geç de olsa gerçeğin farkına varan ama durumu genç kadına çaktırmayan Bradley, yakın dostu ve anasının gözü bir foto-muhabir olan Irving ile birlikte bir plan yapar: halkın arasına karışıp sıradan bir insan olmanın keyfini çıkartmak isteyen Ann’a, Roma’yı gezdirecek, bol bol fotoğraf çekecek ve Avrupa’nın en erişilmez şahsiyetlerinden biriyle, ona farkettirmeden müthiş bir röportaj yapmış olacaklardır. Böylece Joe, müthiş hikayesi sayesinde memleketi Amerika’ya dönebilecektir. Plan işlemeye başlar. Ama naif ve güzel prenses ile yakışıklı gazeteci arasında gelişecek olan elektrik, kimsenin planında yoktur! İlk başta klişe gibi görünen bir öyküye sahip bu film, William Wyler’ın yönetiminde ve iki müthiş başrol oyuncusunun unutulmaz performanslarıyla klasikler arasına girmiş ve 3 Oscar ödülünün de sahibi olmuştur. O zamana dek adı duyulmamış olan Audrey Hepburn, prenses Ann rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscarı’na uzanırken, bir anda tüm dünya tarafından hayran olunan uluslararası bir yıldıza dönüşmüştür. Filmin gerçekten de kaotik Roma sokaklarında çekilmiş olmasının, sadece 1953′te değil bugün bile altından kolay kalkılamayacak bir iş olduğu aşikar…




İYİ SEYİRLER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder