https://www.facebook.com/tugce.tgc.39

:)

24 Aralık 2013 Salı

Bir Dava İki Devrimci Unutmak İhanettir, Hüseyin Turhan tarafından yazılan biraz dikkatsizce hazırlanan bir kitaptır ama önemli olan bu değildir. Bu kitap işkence gören insanlarımıza gerçekten nasıl insanlık dışı davranıldığını, makatlarına zarar vermekten ve yumurtalıkların parçalanmasına kadar yapılan işkencelerden bahsediyor. Suçlanılan insanların aslında o “suçları” neden, ne için ve kim için işlediğini anlatıyor. Bol keseden “aman zaten onlarda banka soydular” diyenlere çok güzel cevap veriyor… Bu lafı diyenler acaba neden soydular o bankayı ve neden o banka diye düşündü mü ki hiç… İnsanların nasıl da değersizce katledildiğini anlatıyor bu kitap, kararı verenlerin nasılda insanlıktan yoksun olduğunu… Nasıl kendilerini kör ettiklerini… Koskocaman bir utancı anlatıyor bu kitap.

Kitabın arka kapağı;
Çokları bana maceracı diyecek, evet öyleyim ama farklı bir türden, inançlarını doğrulamak için postunu tehlikeye atan türden...
Belki de bu benim son mektubum olacak.
Ölmeye niyetim yok ama, mantıklı ihtimaller arasında bu da var.
Öyle olursa, son kez kucaklarım sizleri.
Sizleri çok sevdim, yalnız bu sevgiyi nasıl ifade edeceğimi bilemedim; aşırı bir katılıkla kendi yöntemlerime bağlı kaldım, ve bazı kereler beni anlayamadığınızı sanıyorum. Beni anlamak kolay değildi, ama salt bugünlük olsun bana inanın.
Bir sanatçının dikkatiyle eksiklerini giderdiğim iradem taşıyacak artık sallanan bacaklarımı ve tükenmiş ciğerlerimi. Bunu yapacağım.
Arada bir düşünün yirminci yüzyılın şu fedaisini. Celia’yı, Roberto’yu, Juan Martin’i, Pototin’i, Beatriz’i, herkesi öperim.
Ve isyankar, başıboş oğlunuz sizleri kucaklar.
Ernesto…

Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart Amerika’nın yurttan atılmasıdır. Hem Amerika, hem kalkınma olmaz. Kalkınma toplumsal bir sorundur. Türkiye’de Amerika var oldukça, toplum kalkınamayacak, fakat büyük zenginler, komisyoncular ve uşaklar olacaktır. Amerika yurdumuzda var oldukça, kalkınma değil, tam tersine açlık ve sefalet var olacaktır.
Buna göre iki şey var:
1.       Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız…
2.       Yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz: Yolunuz açık olsun.
Deniz…

İdamı istenen insanların da herkes gibi ailesi vardı ve onlarla son defa mektup yazarak vedalaştılar.

Yusuf ARSLAN’ın ailesine yazdığı mektup:

“Biz halkımızın kurtuluşu ve Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi uğruna şerefimizle öleceğiz…”
“Bugüne kadar davama olan inancım sarsılmamıştır. Sehpaya gidene kadar da en ufak bir sarsılma olmayacaktır…”
Sevgili Babacığım,
Bu mektubu aldığın zaman ben ebediyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir-buçuk seneden beri benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malum. Bu son olayı da metanetle karşılamanızı sadece dileyebiliyorum.
Babacığım bu olaydan da annemin ve Yücel’in senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. Bunun için ne kadar metin olursan, hem senin sağlığın için hem de onlar için o kadar iyi olur. Elbette ki, yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğlun, bir günde öldürülmesi kolay göğüslenecek bir olay değildir. Fakat siz benim ne için, kimlere karşı mücadele verdiğimi biliyorsunuz. Ben bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. Sizlerin de bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
Babacığım, annemin ve Yücel’in senin desteklerine muhtaç olduklarını yukarıda söylemiştim. Onları rahat ettirmek için bütün gücünü kullanacağından zaten eminim. Babacığım, burada şunu ilave edeyim ki, Yücel’in hastalığından kendimi sorumlu hissediyorum. Yücel için her şeyinizi ortaya koyacağınız konusunda da kuşkum yok. Ablamlar için söyleyeceğim; fazla üzülmesinler, olayın sarsıntıları geçtikten sonra normal hayatlarını devam ettirsinler. Mehtap’a ne diyeyim… Benim için her zaman bol bol öpün.
Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları arasıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan çok memnun olurum. Herbirisi oğlun sayılır. Dışarda bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını unutmayacağını biliyorum.
Mektubum burada biterken sizi, annemi, Yücel’i, ablamı, Aziz abiyi, Mehtap’ı hasretle kucaklarım babacığım… Sağlıcakla kalın.
Hoşçakalın
T. Yusuf Arslan
2 Mayıs 1972

İşte bir utanç tablosu;
12 Eylül döneminde ölüm cezası infaz edilenler şöyle:
Adı Soyadı
Tarih
Yer
Necdet Adalı (sol görüşlü)
7 Ekim 1980
Ankara
Mustafa Pehlivanoğlu (sağ görüşlü)
7 Ekim 1980
Ankara
Serdar Soyergin (sol görüşlü)
25 Ekim 1980
Adana
Erdal Eren (sol görüşlü)
13 Aralık 1980
Ankara
Cevdet Karakaş (sağ görüşlü)
4 Haziran 1981
Elazığ
Veysel Güney (sol görüşlü)
10 Haziran 1981
Gaziantep
Ahmet Saner (sol görüşlü)
25 Haziran 1981
İstanbul
Kadir Tandoğan (sol görüşlü)
25 Haziran 1981
İstanbul
Mustafa Özenç (sol görüşlü)
20 Ağustos 1981
Adana
İsmet Şahin (sağ görüşlü)
20 Ağustos 1981
İstanbul
Seyit Konuk (sol görüşlü)
13 Mart 1982
İzmir
İbrahim Ethem Coşkun (sol görüşlü)
13 Mart 1982
İzmir
Necati Vardar (sol görüşlü)
13 Mart 1982
İzmir
Fikri Arıkan (sağ görüşlü)
27 Mart 1982
Ankara
Sabri Altay (adli suçlu)
23 Nisan 1982
Adapazarı
Cengiz Baktemur (sağ görüşlü)
30 Nisan 1982
Elazığ
Şahabettin Ovalı (adli suçlu)
12 Haziran 1982
Sinop
Ednan Kavaklı (adli suçlu)
18 Haziran 1982
Ankara
Ali Bülent Orkan (sağ görüşlü)
13 Ağustos 1982
Ankara
Veli Acar (adli suçlu)
13 Ağustos 1982
Isparta
Eşref Özcan (adli suçlu)
19 Ağustos 1982
Kayseri
Halil Fevzi Uyguntürk (adli suçlu)
29 Aralık 1982
Afyon
Kazım Ergun (adli suçlu)
29 Aralık 1982
Akşehir
Muzaffer Öner (adli suçlu)
29 Aralık 1982
Amasya
Adem Özkan (adli suçlu)
13 Ocak 1983
Balıkesir
Hüseyin Çaylı (adli suçlu)
13 Ocak 1983
Afyon
Osman Demiroğlu (adli suçlu)
13 Ocak 1983
Isparta
Ahmet Mehmet Uluğbay (adli suçlu)
22 Ocak 1983
Akşehir
Ali Aktaş (siyasi)
23 Ocak 1983
Adana
Duran Bircan (adli suçlu)
23 Ocak 1983
Denizli
Levon Ekmekçiyan (Asala)
28 Ocak 1983
Ankara
Ramazan Yukarıgöz (sol görüşlü)
29 Ocak 1983
İzmit
Ömer Yazgan (sol görüşlü)
29 Ocak 1983
İzmit
Erdoğan Yazgan (sol görüşlü)
29 Ocak 1983
İzmit
Mehmet Kambur (sol görüşlü)
29 Ocak 1983
İzmit
Ahmet Kerse (adli suçlu)
30 Ocak 1983
Gaziantep
Rıdvan Karaköse (adli suçlu)
5 Şubat 1983
Akşehir
Cavit Karaköse (adli suçlu)
5 Şubat 1983
Akşehir
Süleyman Karaköse (adli suçlu)
5 Şubat 1983
Akşehir
Fatih Laçinligil (adli suçlu)
24 Şubat 1983
Keşan
Faik Görünmez (adli suçlu)
24 Şubat 1983
Kilis
Mustafa Başaran (adli suçlu)
30 Mart 1983
Edirne
Hüseyin Üye (adli suçlu)
30 Mart 1983
Nazilli
Şener Yiğit (adli suçlu)
20 Nisan 1983
Isparta
Cafer Aksu Altıntaş (adli suçlu)
20 Nisan 1983
Ordu
Abdülaziz Kılıç (adli suçlu)
26 Mayıs 1983
Edirne
Halil Esendağ (sağ görüşlü)
5 Haziran 1983
İzmir
Selçuk Duracık (sağ görüşlü)
5 Haziran 1983
İzmir
İlyas Has (sol görüşlü)
6 Ekim 1984
İzmir
Hıdır Aslan (sol görüşlü)
24 Ekim 1984
İzmir


Bunlar idam edilenler bunların dışında işkenceye maruz kalıp ölenler, işkenceye dayanamayıp intihar edenler, kaybolanlar ve daha nicesi var.

Bunlar tamamen insanlık ayıbı ve hatta suçudur. Ne acı ki ülkemiz geçmişinden ders almamakta ısrarcıdır.

İYİ OKUMALAR



1 yorum: