Bir Dava İki Devrimci Unutmak İhanettir, Hüseyin Turhan
tarafından yazılan biraz dikkatsizce hazırlanan bir kitaptır ama önemli olan bu
değildir. Bu kitap işkence gören insanlarımıza gerçekten nasıl insanlık dışı
davranıldığını, makatlarına zarar vermekten ve yumurtalıkların parçalanmasına
kadar yapılan işkencelerden bahsediyor. Suçlanılan insanların aslında o “suçları”
neden, ne için ve kim için işlediğini anlatıyor. Bol keseden “aman zaten
onlarda banka soydular” diyenlere çok güzel cevap veriyor… Bu lafı diyenler
acaba neden soydular o bankayı ve neden o banka diye düşündü mü ki hiç…
İnsanların nasıl da değersizce katledildiğini anlatıyor bu kitap, kararı
verenlerin nasılda insanlıktan yoksun olduğunu… Nasıl kendilerini kör
ettiklerini… Koskocaman bir utancı anlatıyor bu kitap.
Kitabın arka kapağı;
Çokları bana maceracı diyecek, evet öyleyim ama farklı bir
türden, inançlarını doğrulamak için postunu tehlikeye atan türden...
Belki de bu benim son mektubum olacak.
Ölmeye niyetim yok ama, mantıklı ihtimaller arasında bu da
var.
Öyle olursa, son kez kucaklarım sizleri.
Sizleri çok sevdim, yalnız bu sevgiyi nasıl ifade edeceğimi
bilemedim; aşırı bir katılıkla kendi yöntemlerime bağlı kaldım, ve bazı kereler
beni anlayamadığınızı sanıyorum. Beni anlamak kolay değildi, ama salt bugünlük
olsun bana inanın.
Bir sanatçının dikkatiyle eksiklerini giderdiğim iradem
taşıyacak artık sallanan bacaklarımı ve tükenmiş ciğerlerimi. Bunu yapacağım.
Arada bir düşünün yirminci yüzyılın şu fedaisini. Celia’yı,
Roberto’yu, Juan Martin’i, Pototin’i, Beatriz’i, herkesi öperim.
Ve isyankar, başıboş oğlunuz sizleri kucaklar.
Ernesto…
Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam
edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart Amerika’nın yurttan
atılmasıdır. Hem Amerika, hem kalkınma olmaz. Kalkınma toplumsal bir sorundur. Türkiye’de
Amerika var oldukça, toplum kalkınamayacak, fakat büyük zenginler,
komisyoncular ve uşaklar olacaktır. Amerika yurdumuzda var oldukça, kalkınma
değil, tam tersine açlık ve sefalet var olacaktır.
Buna göre iki şey var:
1.
Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve
mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık
koyun değildir ve siz savcısınız…
2.
Yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz: Yolunuz
açık olsun.
Deniz…
İdamı istenen insanların da herkes gibi ailesi vardı ve
onlarla son defa mektup yazarak vedalaştılar.
Yusuf ARSLAN’ın ailesine yazdığı mektup:
“Biz halkımızın
kurtuluşu ve Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi uğruna şerefimizle öleceğiz…”
“Bugüne kadar davama
olan inancım sarsılmamıştır. Sehpaya gidene kadar da en ufak bir sarsılma
olmayacaktır…”
Sevgili Babacığım,
Bu mektubu aldığın zaman ben ebediyen bu dünyadan göç etmiş
olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir-buçuk seneden beri benim
yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malum. Bu son olayı da metanetle
karşılamanızı sadece dileyebiliyorum.
Babacığım bu olaydan da annemin ve Yücel’in senin
tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. Bunun için ne kadar metin
olursan, hem senin sağlığın için hem de onlar için o kadar iyi olur. Elbette ki,
yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğlun, bir günde öldürülmesi kolay
göğüslenecek bir olay değildir. Fakat siz benim ne için, kimlere karşı mücadele
verdiğimi biliyorsunuz. Ben bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. Sizlerin
de bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
Babacığım, annemin ve Yücel’in senin desteklerine muhtaç
olduklarını yukarıda söylemiştim. Onları rahat ettirmek için bütün gücünü
kullanacağından zaten eminim. Babacığım, burada şunu ilave edeyim ki, Yücel’in
hastalığından kendimi sorumlu hissediyorum. Yücel için her şeyinizi ortaya
koyacağınız konusunda da kuşkum yok. Ablamlar için söyleyeceğim; fazla
üzülmesinler, olayın sarsıntıları geçtikten sonra normal hayatlarını devam
ettirsinler. Mehtap’a ne diyeyim… Benim için her zaman bol bol öpün.
Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları arasıra yoklarsan,
hallerini hatırlarını sorarsan çok memnun olurum. Herbirisi oğlun sayılır. Dışarda
bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını unutmayacağını biliyorum.
Mektubum burada biterken sizi, annemi, Yücel’i, ablamı, Aziz
abiyi, Mehtap’ı hasretle kucaklarım babacığım… Sağlıcakla kalın.
Hoşçakalın
T. Yusuf Arslan
2 Mayıs 1972
İşte bir utanç tablosu;
12 Eylül döneminde ölüm cezası infaz edilenler şöyle:
Adı Soyadı
|
Tarih
|
Yer
|
Necdet Adalı (sol görüşlü)
|
7 Ekim 1980
|
Ankara
|
Mustafa Pehlivanoğlu (sağ görüşlü)
|
7 Ekim 1980
|
Ankara
|
Serdar Soyergin (sol görüşlü)
|
25 Ekim 1980
|
Adana
|
Erdal Eren (sol görüşlü)
|
13 Aralık 1980
|
Ankara
|
Cevdet Karakaş (sağ görüşlü)
|
4 Haziran 1981
|
Elazığ
|
Veysel Güney (sol görüşlü)
|
10 Haziran 1981
|
Gaziantep
|
Ahmet Saner (sol görüşlü)
|
25 Haziran 1981
|
İstanbul
|
Kadir Tandoğan (sol görüşlü)
|
25 Haziran 1981
|
İstanbul
|
Mustafa Özenç (sol görüşlü)
|
20 Ağustos 1981
|
Adana
|
İsmet Şahin (sağ görüşlü)
|
20 Ağustos 1981
|
İstanbul
|
Seyit Konuk (sol görüşlü)
|
13 Mart 1982
|
İzmir
|
İbrahim Ethem Coşkun (sol görüşlü)
|
13 Mart 1982
|
İzmir
|
Necati Vardar (sol görüşlü)
|
13 Mart 1982
|
İzmir
|
Fikri Arıkan (sağ görüşlü)
|
27 Mart 1982
|
Ankara
|
Sabri Altay (adli suçlu)
|
23 Nisan 1982
|
Adapazarı
|
Cengiz Baktemur (sağ görüşlü)
|
30 Nisan 1982
|
Elazığ
|
Şahabettin Ovalı (adli suçlu)
|
12 Haziran 1982
|
Sinop
|
Ednan Kavaklı (adli suçlu)
|
18 Haziran 1982
|
Ankara
|
Ali Bülent Orkan (sağ görüşlü)
|
13 Ağustos 1982
|
Ankara
|
Veli Acar (adli suçlu)
|
13 Ağustos 1982
|
Isparta
|
Eşref Özcan (adli suçlu)
|
19 Ağustos 1982
|
Kayseri
|
Halil Fevzi Uyguntürk (adli suçlu)
|
29 Aralık 1982
|
Afyon
|
Kazım Ergun (adli suçlu)
|
29 Aralık 1982
|
Akşehir
|
Muzaffer Öner (adli suçlu)
|
29 Aralık 1982
|
Amasya
|
Adem Özkan (adli suçlu)
|
13 Ocak 1983
|
Balıkesir
|
Hüseyin Çaylı (adli suçlu)
|
13 Ocak 1983
|
Afyon
|
Osman Demiroğlu (adli suçlu)
|
13 Ocak 1983
|
Isparta
|
Ahmet Mehmet Uluğbay (adli suçlu)
|
22 Ocak 1983
|
Akşehir
|
Ali Aktaş (siyasi)
|
23 Ocak 1983
|
Adana
|
Duran Bircan (adli suçlu)
|
23 Ocak 1983
|
Denizli
|
Levon Ekmekçiyan (Asala)
|
28 Ocak 1983
|
Ankara
|
Ramazan Yukarıgöz (sol görüşlü)
|
29 Ocak 1983
|
İzmit
|
Ömer Yazgan (sol görüşlü)
|
29 Ocak 1983
|
İzmit
|
Erdoğan Yazgan (sol görüşlü)
|
29 Ocak 1983
|
İzmit
|
Mehmet Kambur (sol görüşlü)
|
29 Ocak 1983
|
İzmit
|
Ahmet Kerse (adli suçlu)
|
30 Ocak 1983
|
Gaziantep
|
Rıdvan Karaköse (adli suçlu)
|
5 Şubat 1983
|
Akşehir
|
Cavit Karaköse (adli suçlu)
|
5 Şubat 1983
|
Akşehir
|
Süleyman Karaköse (adli suçlu)
|
5 Şubat 1983
|
Akşehir
|
Fatih Laçinligil (adli suçlu)
|
24 Şubat 1983
|
Keşan
|
Faik Görünmez (adli suçlu)
|
24 Şubat 1983
|
Kilis
|
Mustafa Başaran (adli suçlu)
|
30 Mart 1983
|
Edirne
|
Hüseyin Üye (adli suçlu)
|
30 Mart 1983
|
Nazilli
|
Şener Yiğit (adli suçlu)
|
20 Nisan 1983
|
Isparta
|
Cafer Aksu Altıntaş (adli suçlu)
|
20 Nisan 1983
|
Ordu
|
Abdülaziz Kılıç (adli suçlu)
|
26 Mayıs 1983
|
Edirne
|
Halil Esendağ (sağ görüşlü)
|
5 Haziran 1983
|
İzmir
|
Selçuk Duracık (sağ görüşlü)
|
5 Haziran 1983
|
İzmir
|
İlyas Has (sol görüşlü)
|
6 Ekim 1984
|
İzmir
|
Hıdır Aslan (sol görüşlü)
|
24 Ekim 1984
|
İzmir
|
.jpg)
Bunlar idam edilenler bunların dışında işkenceye maruz kalıp
ölenler, işkenceye dayanamayıp intihar edenler, kaybolanlar ve daha nicesi var.
Bunlar tamamen insanlık ayıbı ve hatta suçudur. Ne acı ki
ülkemiz geçmişinden ders almamakta ısrarcıdır.
İYİ OKUMALAR